Bağımlı Bireyler İçin Otonominin Önemi

Otonomi: kişilerin neden-sonuç ilişkisi kurma; ahlaki sorumluluk alma; kendinin farkında olarak eylemde bulunma gibi bazı mekanizmaları sağlıklı kullanabilmeleri için gereklidir. Bağımlılığın bir seçim ya da irade meselesi olmadığının anlaşılmasıyla beraber; otonomiyle ilişkisi değerlendirilmeye başlanmıştır. Birçok uzman görüşü ve çalışma bağımlılığın kişinin otonomisini bozduğunu söyler. Aynı zamanda kişinin bağımsız bir birey olmasının ve eylemlerinin faili olarak yaşamasının önüne geçtiğini de ortaya koyar. Bağımlılık bireyin failliğine (agency) ve otonomluğuna zarar verir ve bu nedenle bağımlı kişiler yaşamlarını entegre etmekte, iyinin ne olduğunu bulmakta zorlanırlar.

Bağımlı bireylerin otonomilerinin ne derece bozulduğunu ve ne ölçüde eylemlerinin gerçek failleri olduklarını değerlendirebilmek için öncelikle "otonomi" kavramının tanımını yapmak iyi olur diye düşünüyorum. Otonomi birçok farklı anlamda kullanılır. Bazen yalnızca özgürlük anlamında kullanılırken, bazen de çok daha yüklü bir anlam verilir. En temel anlamıyla ise: özyönetim (self-government) ve kendi kendini gerçekleştirmeyi (self-determination) kapsar.

Özyönetim; kişinin yaptığı eylemlerin farkında olarak, isteyerek ve bunun sorumluluğunu alarak yapmasını sağlayan mekanizmadır. Otonomi sahibi birey eylemlerinden sorumludur çünkü eylemleri onun arzularını yansıtır. Özyönetim kavramının, otonominin bir diğer kolu olan kendi kendini gerçekleştirme (self-determination)  kavramından ayrılması gerekir. Çünkü kendi kendini gerçekleştirme çok daha katmanlı bir durumdur ve kişinin otantik olmasını, ideal kendiliğini gerçekleştirmesini, buna dair derin bir arzu duymasını ve çabalamasını içerir. Oysa özyönetim çok daha basit bir şekilde sadece kişinin yaptığı davranışları kendi özgür iradesiyle yapıyor olmasını tanımlar.

Peki bağımlılık otonomiyi ne şekilde bozar? Aslında bağımlılık otonomiyi çok daha temel bir düzeyde bozar ve bu da: kendinden sorumlu, bağımsız ve kendi için konuşabilen biri olmanın daha çok temel bir aşamasıdır. Bağımlılık sadece basitçe otonomiye zarar vermekle kalmaz, çok daha derin şekilde kişinin eylemleri üzerinde aktif karar verme ve hareket etme yetisini yok eder. Öyle ki; bağımlılar gerçekten de bir noktada kendi kendilerine yardım edemez hale gelirler.

Öte yandan bağımlı bireylerin, bağımlılık yapıcı maddeleri istedikleri için kullandıklarını ve en az bağımlı olmayan insanlar kadar otonom olduklarını söyleyenler de vardır. Fakat bağımlılardan defalarca duyduğumuz şey istemedikleri halde kullanmaya devam ettikleri ve bundan kurtulamadıkları yönündedir. Bu konuda sadece bağımlılığın zor olduğuna dair fenomenolojik deliller değil, uyuşturucunun kişilerin hayatlarını yavaş yavaş mahvettiği ve kayıplar yaşattığına dair kanıtlar oldukça fazladır. Uyuşturucu kullanımının kişilerin hayatlarını bu kadar dramatik bir şekilde yıkması, kullanımın otonom bir tercih olmasının önünde büyük bir soru işaretidir.

Bu meselenin en önemli ayaklarından biri de tedavidir. Bu noktada "bağımlı kişiler kendi kendilerine tedavi alabilecek kadar otonom mudurlar?" ya da "kişinin otonom olmayışını bir sorun olarak görüp, ona otonomi kazandırmak adına zoraki bir tedavi programına sokmak bir çelişki oluşturur mu?" gibi sorular akla gelebilir.

Yukarıda da çokça belirtildiği gibi alkol veya uyuşturucu bağımlısı olan insanların, kendi kendilerini belirleme veya özerk olma konusunda oldukça zorluk çektiklerini görürüz. Standart bağımlılık tanımına baktığımızda ise bu tanım; kontrol kaybı, güçsüzlük ve isteği yönetememe gibi zorlukları içerir. Bu tanımı göz önünde bulundurursak bir bağımlının tamamen özgür ve özerk olması çok zordur çünkü bağımlılığın doğası buna engel olur. Bu nedenle, en azından bazı bağımlılar için tedavi; bu zorlanmayı ve güç kaybını ortadan kaldırabileceği gerekçesiyle, sadece belirli bir süre için zorunlu kılınabilir. Ancak burada dengeyi kaybetmemek oldukça önemlidir. Otonomileri zarar görmüş kişileri uzun sürelerle zoraki tedavi programlarına sokmak onların otonomilerine daha çok zarar vermemize neden olabilir. Bir noktada tedavinin sorumluluğu bağımlı bireye verilmeli ve ona karar verebilen, tedavisinin sorumluluğunu alabilen bir kişi olduğu hatırlatılmadır. Bağımlılığı otonomi bağlamında değerlendirdiğimizde bu tür bir tutumun çok daha faydalı olacağı beklenmektedir.

Tedavi programının bu bağlamda nasıl uygulandığı da oldukça önemlidir. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki; tedavide spesifik olarak motivasyon sağlanması ve kişilerinin otonomilerinin desteklenmesi ile tedavi uyumu arasında oldukça güçlü bir bağlantı vardır. Tedavi boyunca otonomileri desteklenen kişilerin daha çok temiz idrar testi verdikleri, verilen hedefleri daha çok yerine getirdikleri ve seanslara daha çok katılım gösterdikleri gözlemlenmiştir.

Bahsedilenlere ek olarak kişilerin terapi sürecinde iyi bir şekilde dinlendiklerini hissetmeleri, terapistleri tarafından kendilerine seçim yapma hakkı tanınması ve yaptıkları seçimler karşısında terapistlerin onları yargılamak yerine kabul etmelerinin otonomilerini desteklediği ve tedavi süreci üzerinde oldukça olumlu etkisi olduğu ortaya koyulmuştur. Çalışmaların birçoğunda klinisyenler tarafından sağlanan özerklik desteğinin nüks (relapse) oranını azalttığını ve bu şekilde çalışan danışanların diğerlerine göre daha az seans kaçırdıklarını görürüz.

Özetle; bağımlılıkta otonomi oldukça kritik bir kavramdır ve bağımlılık kişilerin özgür iradeleri ile karar verme yetilerine ciddi anlamda zarar verir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki; bağımlılık kişilerin otonom ve özerk olma hallerini ellerinden alsa da, terapi çalışması içerisinde klinisyenlerin danışanlarına otonom olmayan kişiler gibi davranmak yerine, onları özerk ve karar verebilen bireyler olarak görmeleri önemlidir. Danışanlara seçim yapma imkanı sunmak, onlara sorumluluk vermek ve seçimlerine saygı duymak bağımlılık nedeniyle kaybettikleri otonomilerini geri kazanmalarını ve tedavi sürecinin çok daha faydalı olmasını sağlayacaktır.

Uzm. Klinik Psikolog Sena ÖZDEMİR

Kaynaklar

Addictions, Autonomy And So Much More: A Reply To Caplan. (2009). Addiction,104(6), 1053 1054. doi:10.1111/j.1360-0443.2009.02569.x

Denying autonomy in order to create it: The paradox of forcing treatment upon addicts. (2008). Addiction,103(12), 1919-1921. doi:10.1111/j.1360-0443.2008.02369.x

Juni, S., & Stack, J. E. (2005). Ego Function as a Correlate of Addiction. American Journal on Addictions,14(1), 83-93. doi:10.1080/10550490590899880

Khantzian, E.J. (1978). The Ego, the Self and Opiate Addiction: Theoretical and Treatment Considerations. Int. Rev. Psycho-Anal., 5:189-198

Levy, N. (2006). Addiction, Autonomy And Ego-Depletion: A Response To Bennett Foddy And Julian Savulescu. Bioethics,20(1), 16-20. doi:10.1111/j.1467-8519.2006.00471.x

Levy, N. (2006). Autonomy and Addiction. Canadian Journal of Philosophy 36 (3):427-447

Levy, N. (2015). Addiction, Autonomy, and Informed Consent: On and Off the Garden Path. Journal of Medicine and Philosophy. doi:10.1093/jmp/jhv033

Supplemental Material for Evaluating Autonomy, Beneficence, and Justice With Substance-Using Populations: Implications for Clinical Research Participation. (2018). Psychology of Addictive Behaviors. doi:10.1037/adb0000378.supp

 

 

PAYLAŞ