Alkol Bağımlılığı Genetik midir?

Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, çağımızın en büyük sağlık sorunlarından biri alkolizm. İstatistikler, dünyada 76 milyon alkol bağımlısının bulunduğunu ve her 25 kişiden birinin ölüm nedeninin fazla alkol tüketiminden kaynaklandığını gösteriyor.1952 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü, alkol bağımlılığını bir hastalık olarak kabul etti. Bunun üzerine bilim insanları; akademik çalışmalarla alkol bağımlılığının genetik etmenlerle olan bağlantısı hakkında çeşitli bulgulara rastladı.

Alkol kullananlar alkol kullanımının oluşturduğu ciddi sosyal ve sağlık sorunlarıyla zaman zaman karşı karşıya kalabilirler veya alkol nadiren yaşantılarında bir olumsuzluk teşkil eder. Buna karşın aşırı miktarda alkol kullanımı ile ilişkili olarak ciddi sağlık sorunları yaşayanlar da vardır. Alkolün vücutta etki göstermesini sağlayan enzimlerde ve bunları kodlayan genlerde meydana gelen değişiklikler alkol bağımlılığını ortaya çıkışını kolaylaştırır.

Bu zamana kadar alkol bağımlılığında kalıtsal faktörleri belirlemeye yönelik çalışmalar en çok aşağıdaki alanlarda yapılmıştır:

  • Aile çalışmaları (Aile sistem değişkenleri, içme davranışı ve içme öyküsü)
  • İkiz çalışmaları (Alkol metabolizması, alkolü kullanma ve kötüye kullanma biçimi)
  • Evlat edinme çalışmaları (Biyolojik ebeveynlere karşı evlat edinen ebeveynler)
  • Yüksek riskli gruplar (Alkol bağımlılığına yatkınlığı olanlarda biyolojik belirleyicilerin saptanması).

AİLE ÇALIŞMALARI

Alkol bağımlılığının aile bağlantılarının olması nedeniyle uzun yıllar boyunca nesilden nesle geçen farklı bir hastalık olduğu düşünülmüştür. Alkol bağımlılığı için en büyük risk faktörü aile bireylerinden birinde alkol bağımlılığının olmasıdır ki bu riski 3-4 kat arttırır.  Alkol bağımlılığı probantların (genetik bir hastalığın bir ailede incelenmesine neden olan kişi) aile incelemelerinde örneklemin alındığı ülkenin etkili olmadığı ve genel popülasyona göre daha yüksek oranlarda alkol bağımlılığı görüldüğü belirlenmiştir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar birinci derece akrabalarında alkol bağımlılığı bulunanların kontrol grubuna göre daha yüksek oranlarda alkol bağımlılığı gelişme riskiyle karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

İKİZ ÇALIŞMALARI

İkizlerde alkol kullanma davranışı, alkol metabolizması ve alkolle ilişkili bilişsel bozuklukların, genetik ve çevresel etkilerle ilişkisini araştırmaya yönelik birçok çalışma yapılmıştır. Son zamanlarda yapılan ikiz çalışmaları farklı düzeylerde de olsa bir genetik yatkınlığı göstermektedir. Bazı çalışmalarda alkol kullanma davranışında genetik etkilerin kadınlarda daha belirgin olduğu gösterilirken, bazı çalışmalarda genetik etkilerin her iki cins açısından da önemli olduğu belirtilmiştir. Kendler (1992), kız monozigot ikizlerde dizigot ikizlere (%26,2 vs %11.9) göre belirgin olarak yüksek alkol bağımlılığı konkordans (ailedeki iki birey aynı hastalığı taşıyor olması) oranı saptamıştır. Bu çalışma kadınlarda alkol bağımlılığı etiyolojisinde genetik faktörlerin önemli rol oynadığı hipotezini desteklemektir. Erkekte nikotin ve alkol bağımlılığına ortak genetik yatkınlığı araştıran bir çalışmada, yaşam boyu her iki bozukluğun birlikte görülmesi en iyi var olabilecek bir genetik korelasyon ile açıklanmış, ortak paylaşılan aile ve çevre etkilerinin olmadığı, ortak bir genetik yatkınlığın olduğu belirlenmiştir. Yapılan bir çalışmaya göre; ikizleri 12 yaşından itibaren öğretmenleri, arkadaşları ve ebeveynleri tarafından değerlendirilen ikizler, bazı davranışsal özelliklerine göre düşük veya yüksek riskli olarak değerlendirilmişlerdir. Yüksek riskli kızların daha agresif ve uyumsuz olduğu, erkeklerinse daha dürtüsel ve hiperaktif oldukları belirtilmiştir. Yüksek risklilerin sigara içme, alkol kullanma ve diğer maddeleri deneme oranı daha yüksek olarak bildirilmiştir. Yüksek riskli davranışların monozigot (bir yumurtanın iki ayrı sperm ile döllenmesi ile olan ikizler ya da tek yumurta ikizleri olarak da isimlendirilirler) ikizlerde çok daha belirgin olması, değerlendirilen riskle ilişkili davranışların genetik yönünü desteklemektedir. Avustralya'da yapılan ikiz çalışmalarında ikizlerin ergenlik çağında içki kullanma ve erken yaşta sorunlu içiciliğin ortaya çıkması açsından yüksek oranda konkordant oldukları saptanmıştır. Alkole başlamasında çevresel etkilerin cinse özgü olduğu görülmüştür. Alkol kullananlar arasında erken ya da geç yaşta alkole başlamak, kadınlarda genetik faktörlerle daha fazla ilişkiliyken, erkeklerde paylaşılan sosyal çevre (örneğin, aile geçmişi, arkadaş baskısı) ile ilişkili bulunmuştur.

Alkol kullanımı ve kötüye kullanımına genetik etkilerin rolü olduğu görüşü ergenlik çağına genelleştirilemez, burada arkadaş ve çevre etkisinin rolü genetik faktörlerden öne çıkmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmaların sonuçları sınırlı ve tutarsızdır. Heath (1988), erkek ve kız ergenlerde genetik etkilerin olduğunu, Hopper (1992) genetik etkilerin erkeklerde, Koopmans (1993) ise çift yumurta ikizlerinin kızlarda belirgin olduğunu belirtmiştir. Genetik ve çevresel etkilerin gücü ergenlikte değişebilmektedir. Genetik ve çevresel faktörler 15-16 yaşlarında sırasıyla %34, %58 oranında etkiliyken, 17 yaşından sonra bu %43 ve %37 olmaktadır.

Sonuçlar tutarsız olsa da genetik ve çevresel faktörlerin alkol kullanımı ve kötüye kullanımı üzerine olan etkilerinde yaş ve cinsin iki önemli belirleyici olduğu söylenebilir. İkiz çalışmalarında alkol metabolizma oranının genetik kontrol altında olduğu açık bir şekilde gösterilmiştir. Psikomotor performans ve subjektif zehirlenme belirtilerini araştıran bir çalışmada alkolizm riski olan ve olmayan ikizlerde alkol kullanımından sonra vücut salınımı ve diğer psikomotor performanslarda belirgin farklılıklar görülmüştür.

Bu çalışmalara ek olarak genel popülasyonda yapılan ikiz çalışmalarında tek yumurta ikizlerde çift yumurta ikizlere göre alkol kullanma biçimlerinin daha benzer olduğu gösterilmiştir. Çalışmalardaki tutarsızlıklar, alkol kullanımı ve alkol bağımlılığı tanımlarındaki farklılıklara, kullanılan farklı ölçeklere ve ikiz örnekleminin seçildiği yere bağlanmıştır. Özet olarak; ikiz çalışmaları insanların ne kadar içtikleri ve alkolden neden etkilendiklerini belirlemede genetik farklılıkların önemli rol oynadığını göstermektedir.

EVLAT EDİNME ÇALIŞMALARI

Danimarka ve İsveç'te yürütülen evlat edinme çalışmaları alkolizmin genetik yönüne kanıtlar göstermiş ve farklı genetik ve çevresel nedenlerle ortaya çıkabilen farklı alkolizm biçimleri olduğuna kanıtlar sunmuştur. Alkol bağımlısı ebeveynlerin evlat edinilmiş çocukları alkol bağımlısı biyolojik ebeveynler tarafından yetiştirilen çocuklarla karşılaştırıldığında her iki grupta da belirgin oranda alkol bağımlısı olduğu görülmüştür. Daha sonra başka ülkelerde yapılan evlat edinme çalışmalarında alkol bağımlısı ebeveynlerin bebeklikleri sırasında sağlıklı ebeveynler tarafından evlat edinilen çocukların, alkolik olmayan ebeveynlerin evlat edinilen çocuklarından daha yüksek oranlarda alkol bağımlısı riskine sahip olduğu açıkça gösterilmiştir.

İsveç'te evlatlık edinilen çocuk örnekleminde yapılan çalışmada tip 1 ve tip 2 olmak üzere iki farklı kalıtsal alkol bağımlısı biçiminin varlığı gösterilmiştir. Tip1 alkol bağımlılığı %75 en sık görülen biçim olup daha hafif olur. Hem erkek hem de kadınları etkilemektedir. Genetik geçiş biyolojik anne veya babadan veya her ikisinden de gelmekte fakat ortaya çıkabilmesi çevresel faktörlerle ilişkili olmaktadır. Biyolojik ebeveynler de erişkin yaşantıda ortaya çıkan alkol bağımlılığıyla bağlantılıdır. Bütün bu nedenlerle bu tip "çevreyle ilişkili" olarak ele alınır. Hastalık öncesi çevresel faktörler genetik açıdan etkilenmiş çocuklarda alkolizmin ortaya çıkmasını ve şiddetini etkilemektedir. Sürekli içicilik genellikle 25 yaşından sonra başlar, yasalarla başı nadiren derde girer ve tedaviden sonra sıklıkla sağlıklı ve başarılı ayıklık dönemleri yaşarlar. Genel popülasyonla kıyaslandığında çocuklarının alkolle sorun yaşama olasılığı 2 kat daha fazladır. Buna karşın tip 2 alkol bağımlılığı genetik yatkınlığın ciddi biçimde olduğu ve çevresel faktörlerden daha fazla genetik etkenin ön planda olduğu bir durumdur. Bu bozukluk erkeklerde çok daha sıktır. Agresif davranışlar ve antisosyal kişilik özellikleri ile erken yaşlarda sorunun başlaması görülür. Bu bireylerin biyolojik babalarında da benzer özellikler vardır. Bu gruptaki alkolikler 25 yaşından önce yoğun alkol kullanma dönemleri bildirirler. İş yaşantıları bozuktur. Yasalarla sık sık başları derde girer ve tedavi programlarında başarı oranları düşüktür. Tip 2 alkol bağımlılarında içme davranışı bir alışkanlık niteliğinde olup, arkadaşlardan veya diğer dış etmenlerden etkilenme düzeyi çok azdır. Bu tip alkol bağımlılığı olan erkeklerin çocuklarının izleminde genel popülasyona göre 9 kat daha fazla alkol bağımlılığı görüldüğü saptanmıştır.

MOLEKÜLER GENETİK ÇALIŞMALARI

Alkol bağımlılığıyla ilişkili bazı davranışlar genetik ise o zaman bunlardan sorumlu bazı genler olmalıdır. Beyinde nörotransmitter gibi kimyasal madde işlevleri ve sinir hücreleri arası ilişkiden sorumlu birçok gen vardır. Alkol bağımlılığı riski açısından beyinde dopaminerjik sinyal iletisinde genlerin rolü ilk olarak ağır alkol bağımlılığı tiplerinde DRD2 dopamin reseptörlerini kodlayan bir variant genin bildirilmesiyle belirginleşir. Bu çalışma tekrarlanamasa da ilişki varlığı araştırılmaktadır. Zevk almaya yönelik davranış ile ilişkili olduğu bildirilen DRD4 dopamin reseptör geni özel variyantının varlığı belirlenmiştir. Bu da alkolizm gelişme riskini arttıran bir kişilik özelliğinin diğer bir genetik temeli olabilir. Ancak bu da diğer laboratuvarların çalışmalarıyla desteklenmemiştir. DRD2 ve DRD4 genlerinin birlikte ele alınmasıyla bazı kişilik özellikleri ile ilişkisinin araştırılmasında erken ergenlik çağında bu iki genin keyif arama davranışı üzerine birlikte etkisinin ılımlı düzeylerde olduğu belirlenmiştir.

Psk. Enver ÖZDEMİR

Kaynaklar:

Cloninger CR (1987) Recent advances in family studies of alcoholism. Genetics and alcoholism, HW Goedde, DP Agarwal (Ed), New York, Liss AR, s.47-60.

Hesselbrock V, Bauer LO, Hesselbrock MN ve ark. (1991) Neuropsychological factors in individuals at high risk for alcoholism. Recent developments in alcoholism. M Gallanter (Ed), New York, Plenum Press, s.21-40.

Marshall EJ, Murray RM (1991) The familial transmission of alcoholism. Br Med J, 303:72-73

Kendler KS, Heath AC, Neale MC (1992) A population based twin study of alcoholism in women. Journal of Experimental Research in Personality, 6:5-11.

Clifford CA, Hopper JL, Fulker DW ve ark. (1984) A genetic and enviromental analysis of the twin study of alcohol use, anxiety and depression. Genetic Epidemiology, 1:63-79.

Pedersen W (1991) Mental Health, sensation seeking and drug use patterns: A longitudinal study. Br J Addict, 86:195-204.

Heath AC, Martin NG (1991) The inheritance of alcohol sensitivity and of patterns of alcohol use. Alcohol Alcohol, (Suppl 1):141-145.

Heath AC, Martin NG (1988) Teenage alcohol use in Australian twin register: Genetic and social determinants of startin to drink. Alcohol Clin Exp Res, 12, 735-741.

Hopper JL, White VM, Macaskill GT ve ark. (1992) Alcohol use, smoking habits and Junior Eysenck Personality Questionnaire in adolescent Australian twins. Acta Genet Med Gemellol, 41:311-324.

Koopmans JR, Boomsma DI, Van Doorne LJP ve ark. (1993) Alcohol use, smoking and personality in adolescent twins. Behav Genet, 23:556-557.

Koopmans JR, Boomsma DI (1996) Familial resemblances in Alcohol use: genetic or cultural transmission? J Stud Alcohol, 57:1928.

Martin NG, Oakeshott JG, Gibson JB ve ark. (1985) A twin study of psychomotor and physiological responses to an acute dose of alcohol. Behav Genet, 15:305-347.

Jang KL, Linedey WJ (1997) Gender-specific etiological differences in alcohol and drug problems: A behavioural genetic analysis. Addiction, 92:1265-1276.

Bohman M, Cloninger CR, Von Knorring AL ve ark. (1984) An adoption study of somatoform disorders. III. Crossfostering analysis and genetic relationship to alcoholism and criminality. Arch Gen Psychiatry, 41:872-878.

Hill SY, (1992) Absence of paternal sociopathy in the etiology of severe alcoholism: Is there a Type III alcoholism? J Stud Alcohol, 53:161-169.

Benjamin J, Li L, Patterson C ve ark. (1996) Population and familial association between the D4 dopamine receptor gene and measures of novelty seeking. Nature Genetics, 12:81-84.

Ebstein RP, Novick O, Umansky R ve ark. (1996) Dopamine D4 receptor (D4DR) exon III polymorphisms associates with the human personality trait of novelty seeking. Nature Genetics, 12:78-80.

Pogue-Geile M, Ferrell R, Deka R ve ark. (1998) Human novelty-seeking personality traits and dopamine D4 receptor polymorphisms and personality. Am J Med Genet, 81:257-267.

Noble EP, Ozkaragoz TZ, Ritchie TL ve ark. (1998) D2 and D4 dopamine receptor polymorphisms and personality. Am J Med Genet, 81:257-267.

PAYLAŞ